BES-İN Dergisi Nisan 2017 | Page 44

Bu yazıyı okuyacaklara en önemli vereceğim tüyo ; önce kendini bil , mesleğini sev , kendine güven ve bunu da karşıya işlet .

ve işletme programını bitirdim . Tamamen buraya yönelik . Ama orada da boş durmadım . " Madem obezitenin merkezi Amerika ' dayım , zayıflamaya yönelik hastane deneyimim olsun " dedim . Çok çabaladım . Orada bir öğrenci gibisiniz , Türkiye ' den gelmiş genç birisiniz herkes size kucağını açmıyor . Tanınmıyorsunuz , bilinmiyorsunuz . Çok uğraştım ve sonuçta o yaşlarda çok girişken biri değildim . Gidip de tanımadığım insanlarla kongrelerde " Merhaba , ben buyum şuyum " diye tanıtamazdım , utanırdım . Orada bunu aştım . Herkese gidiyordum , " Merhaba ben Türkiye ' den geldim . Aslında diyetisyenim ama burada öğrenciyim . Yanınızda gönüllü çalışmak istiyorum " diyordum . Gerçekten bu çok önemli asla hayallerinizden vazgeçmeyin , bir şekilde oluyor .
P : Cedars Sinai Medical Center ’ daki çalışma hayatınızı değerlendirecek olursanız , size neler kattı ?
B . Y : Belki 30-40 seminerden sonra bir gün birisi bir seminerin kahve arasında " Hadi gel yarın bir görüşelim " dedi . Yandakiler de " Ooo , çok şanslısın " dediler . Ben tabi farkında değilim , Cedars Sinai Medical Center . " Allah Allah hastane bile değil , kötü herhalde " diye düşündüm . Eve gittim hemen Google ' dan baktım . Amerika ’ da sıralama sistemi var . Onkolojide bir numara , kardiyolojide iki numara , VIP hizmette bir numara . Ünlüler de orada tedavi görüyormuş . Gerçekten Amerika ' nın en prestijli hastanelerinin başındaymış . Ben sabah akşam oradaydım . Gönüllü hizmetin artık üstüne çıktım . Çünkü orası gerçekten bir derya deniz , ne kapsam benim için faydaydı .
P : Eğitiminizden sonra Türkiye ’ ye geri dönme kararı aldınız , orada yaşamaya devam etmeyi hiç düşünmediniz mi ?
B . Y : Çalıştığım yerden bana oturma ve çalışma izni alacaklardı . Kalabilirdim fakat o arada ailevi birtakım sıkıntılar , sağlık problemleri oldu . Ben de zaten orada ömür boyu yaşamayı düşünmediğim için kabul etmedim .
P : Türkiye ile Amerika arasında , çalışma sisteminden eğitim sistemine kadar sizin tespit ettiğiniz farklılıklar nelerdi ?
B . Y : Eğitim sistemi konusunda bizim gerçekten çok yol almamız gerekiyor . Teknolojik altyapıları bizden çok daha iyi . Kitap donanımları , teknik ekipmanları … Tabii ben kaç sene önceden bahsediyorum . Bizim laboratuvarlarımızla onların laboratuvarları arasında dağlar kadar fark vardı .
Fakat yine her zaman olduğu gibi biz çok daha kapsamlı bir müfredattan geçiyoruz . Ben mesela orada kütüphanede çalışırken lisede gördüğümüz türev , integral gibi konuların orada üniversitede matematik bölümünde verildiğini gördüm . Bu beni şaşırttı . Sonra bizim okuduğumuz her şeyin çok da gerekli olmadığını anladım . Gıda mevzuatının hepsinin kodlarını ezbere bilmeye ne gerek var ? Zaten çalışırken kimse sizden ezbere bilmenizi beklemiyor . Onlar işin daha gerekli olanlarını öğreniyorlar , onu gördüm . Bir de çok güzel branşlaşıyorlar . En önemli olan fark o . Herkes her şeyi bilmek zorunda değil . Bizde o beklenti var . Hastanelerde diyet teknikerleriyle çalışıyorlar . Diyetisyen , diyetisyenin altındaki tekniker ... Çok iyi bir hiyerarşi var orada . En önemlisi , bir diyetisyensen her sene katıldığın seminerlerden puan toplaman lazım . Yoksa meslek sertifikan düşebiliyor . Dolayısıyla sürekli güçleniyorlar . Seminerlere katılmak zorunda olunca dernekler de güçleniyor . Mesleki anlamda da kendilerini güncelliyorlar . Bana göre eğitim alanında bu fark var . Yoksa bizde de çok güzel eğitim alınıyor , fazkası alnıyor . Ama arada biraz daha