JAGUAR F-TYPE
yahut 2000’li yılların başında geri
döndüğü Formula 1’deki talihsiz
sezonunu hatırlayan birileri var
mı? Sanmıyorum. Zira
zihnimizdeki Jaguar imgesi bizleri
tek bir yere ulaştırır: E-Type.
Hiç tartışmasız, Jaguar
tarihinin en efsane modelidir
E-Type. Bu otomobil sportif miydi?
Elbette! Peki ya safkan bir sporcu
muydu? Hmm, sanmıyorum. Zira
E-Type yarış pistlerine
yakıştığından çok, Güney Fransa
kıyılarının zarafetine yakışıyordu.
İşte Jaguar hikayenin tam olarak
bu kısmını değiştirmek ve
zihnimizdeki sürücünün elindeki
cin toniği alıp yerine ismini
hepimizin çok bildiği enerji
içeceğini koymak istiyor. Sürüş
rotası mı? Kıyılardan uzaklaşıp
derhal piste gidelim lütfen!
Direksiyonun başına geçmeden
20 inçlik opsiyonel
jantlarda karbonfiber
kapaklar yer alıyor. Koltuklar
adeta birer yarış koltuğu.
Ama lordlar için üretilmiş
evvel, gelin F-Type’ın güzelliğini
şöyle bir süzelim. Uzun kaputa,
burundan kıça kadar uzanan akıcı
hatlara ve popoya dikkat. Sahiden,
çamurluk tasarlama sanatında Ian
Callum kadar başarılı başka bir
tasarımcı var mı acaba? F-Type o
kadar güzel görünüyor ki,
salonunuza bir tanesini koyup
karşısında saatlerce oturabilirsiniz.
Kaputun üzerindeki parlak siyah
vurgular, jantlardaki karbon
süslemeler ve arka tamponun
ortasından uzanan egzoz çıkışları
ise dış tasarımın dikkate değer
detayları olarak ön plana çıkıyor.
Gövdeden dışarı doğru açılan
ilginç kapı kolunu çekip kabine
geçtiğinizde oldukça alçak ve
çevreleyici bir oturma pozisyonu
buluyorsunuz. İç mekan bahsinde
sizlere plastik kalitesinden yahut
multimedya sisteminin
kullanışlılığından söz etmek gibi bir
niyetim yok zira 380 bg gücündeki
bu canavarın bahse değer çok
daha önemli detayları mevcut.
Örneğin bronz vurgulu çalıştırma
butonu ve vites kulakçıkları gibi…
Spor koltukların yanal destekleri
çok yeterli olsa da, düzgün bir
sürüş pozisyonu bulmak için biraz
zaman harcamanız gerekiyor.
Oldukça büyük bir cam alana sahip
olan sunroof kabinin ferahlığını
kayda değer biçimde artırıyor ki
OCAK / 2016