İzlenim
‘Sahiden, çamurluk tasarlama sanatında Ian Callum kadar
başarılı başka sanatçı var mı acaba? F-Type o kadar güzel
görünüyor ki, salonunuza bir tanesini koyup karşısında
saatlerce oturabilirsiniz’
H
Hemen her otomobil markasının
geçmişiyle birlikte şekillenmiş bir
algısı, bir ‘vitrini’ vardır. BMW’yi ele
alalım: Günümüzün 3 Serisi’nde
sürüş yaparken, bu otomobilin en
kuvvetli kartı olan dinamizmin bir
zamanlar Nürburgring virajlarını
ateşe veren E30 yarış otomobilleri
sayesinde bu noktaya
ulaşabildiğini bilirsiniz. Dahası,
filmi biraz daha geriye sardığınızda
3.0 CSL’nin kulakları yırtan egzoz
sesine kadar ulaşmanız
mümkündür.
Aynı durumu Aston Martin için
OCAK / 2016
irdeleyelim: Modern Aston’lardaki
karizmanın Goldfinger filminde
DB5’ine yaslanmış Sean
Connery’den beslenmediğini iddia
edebilir misiniz? Hayır. Konu
İngilizlerden açılmışken, hemen
Bentley’e dönelim: Çift soyadlı
soylular, balaklavanın kapatmadığı
yerleri simsiyah olmuş yüzler ve
yeşil. Bu arada yeşil değil, İngiliz
Yarış Yeşili.
Bazı durumlarda tablo
yukarıdaki örneklerde olduğu gibi
işlemez ve geçmişlerinin
tamamından veya bir bölümünden
kurtulmak isteyen firmalara
rastlarız. Örneklerden devam
edelim: Çocukluğunuzdaki
Hyundai imgesiyle, şu anki
Hyundai örtüşüyor mu? Koreli
firmanın son yıllarda geçmişe mazi
diyerek pırıl pırıl bir başlangıçla
yeniden yapılandığını biliyoruz.
Peki ya geçmişinin bir bölümünden
kurtulmak isteyen bir firma var
mıdır? Bu noktada konumuzu
olması gereken yere çevirip
Jaguar’la devam edebiliriz.
Jaguar dendiğinde firmanın
1988’deki Le Mans galibiyetini