Benzin Magazin ARALIK 2013 | Page 55

YAZARLAR üstünlüğüne sahip oluyor. Özellikle halk otobüsü, minibüs, taksi gibi vasıtalar, trafiği tamamen bloke ederek durmakta hiç sakınca görmüyorlar. O dur-kalklar yüzünden arkalarındaki tüm araçlar hem fazladan yakıt yakıyor, hem de mekanik olarak fazladan yıpranıyor. Kimse de buna tepki vermiyor, aksine, tepki verenler, korna çalanlar kınanıyor trafikte. Park ve duraklama yasağı tabelaları hiç bir işe yaramıyor Türkiye’de. Park yasağı olan bölgede eğer otomobiller çekilmiyorsa, herkes otomobilini park ediyor, hem de tabelanın altına… Aynı durum, ters yönde ve dönülmez tabelaları için de geçerli. Polis yoksa, kimse sallamıyor bu tabelaları. Ters yönden gelen otomobile tepki verince de siz kabahatli oluyorsunuz bir de üstüne... Böyle bir pişkinlik ve utanmazlık söz konusu... Keza, hız tabelaları da hükümsüz ülkemizde. Bu ülkede, radar olmayan hiçbir yolda, hiçbir hız tabelasına uyulmaz. Bırak arabayı kullanmayı, park etmesini bile bilmiyoruz biz. AVM’lerin otoparklarında, iki arabalık yerlere park eden kabiliyetsizler, bunun en iyi örneği. 120bin Euro’yu bir şekilde denkleştirip, o fiyakalı otomobili almış arkadaş. Ama doğru park etmek için gereken ahlak ve zeka, para ile satılmıyor maalesef… İşin enteresan tarafı, insanların bütün bu kurallara ve tabelalara uymak için, dünyanın hiçbir yerinde polis kontrolü gerekmiyor. Yani, yollar polis dolu değil. İnsanlar kurallara kendiliğinden uyuyorlar. Bu da medeniyetle, trafik ve otomobil kültürü ile alakalı tabii. Bizde otomobil, saygı duyulması gereken bir makine, olarak algılanmaz. Çünkü otomobile saygı duymazsanız, kendi canınızı veya başkalarının canını alabilecek bir cinayet aletine dönüşmesi, sadece saniyeler alır. benzinmagazin.com Türkiye’de otomobil sever olmak zor. Fark ettiyseniz, bunların hepsi eğitim ile çözülebilecek çok basit şeyler. Ama ülkemizdeki ehliyet verme standartları böyle güdük kaldığı sürece, bu gerçekler maalesef değişmeyecek Bizde, ona saygı duymak, otomobil kültürü edinmek yerine, otomobil ile konu komşuya, eşe dosta hava atılır, kız tavlanır, etrafa gösteriş yapılır. Askere gidenleri uğurlamak için saçma sapan hareketler yapılır otomobil ile… Bir de, A noktasından, B noktasına gidilir, başka bire işe yaramaz otomobil Türkiye’de. Bunu kabullenmek lazım maalesef... Otomobili kendi kişiliğimizin bir parçası yapacağımıza, kişiliğimizi otomobilin bir parçası haline getiriyoruz. Eğitim, medeniyet, kurallar, centilmenlik gibi trafik raconlarını unutmuşuz çoktan. Veya hiç öğrenmemişiz. Hayatı kolaylaştıracak ve hayatta kalmamızı sağlayacak basit kuralları bile uygulamaya üşeniyoruz. Mesela sinyal vermek gibi bir gereksinim yok Türk insanında. Zırt pırt dörtlü sinyalleri yakmak var ama… 2014 yılına geliyoruz, hala utanmadan, emniyet şeridinden giden hanzolar var. Ki bunların çoğu, devlete ait resmi araçların sürücüleri. Yani bizim vergilerimiz ile alınan ve yakıtı konan araçlar. Sanki o şerit emniyet şeridi değil, devlet malı şeridi. Dünyanın hiçbir yerinde bunun bir örneğini göremezsiniz. Trafikte kaç kişi ilk yardım yapmayı biliyor? Bir kazayla karşılaştığımızda, can kurtarmak ile can almak arasındaki iplerin, sizin ellerinizde olduğunu unutmayın!! Ama yok, biz ilk yardım yerine, makas atmayı öğreniyoruz evvela. “İyi şoför” olmanın ilk şartı iyi makas atmaktır! Üstelik bunu, sürücü koltuğunu yatırıp, içine küvete yatar gibi yatarak ve tek elle direksiyon tutarak yaparız. Direksiyon başında nasıl oturacağımızı, direksiyonu nasıl tutacağımızı bilmeyiz. Hele ki, Bunları bilmediğimizde, otomobile hakim olamayacağımızı hiç bilmeyiz. Otomobilimize göz atmayız, kulak vermeyiz, bitik lastik ile, muayenesiz, tükenmiş fren balataları ve diskler ile gezeriz, sonra “araba durmadı, araba dönmedi” diye ucuz bahaneler ile otomobilimize atarız suçu. Bizde kabahat olmaz, hatayı otomobil yapar. Bakımını yaptırmayız, beş kuruşluk işi üç kuruşa yaptırmanın peşine düşeriz, sonra garibim otomobil bozulur, yolda kalır, yine suçlu otomobildir tabii… O bozulan arabanın yarattığı trafikte de siz sürünürsünüz sonra… Türkiye’de otomobil sever olmak zor. Fark ettiyseniz, bunların hepsi eğitim ile çözülebilecek çok basit şeyler. Ama ülkemizdeki ehliyet verme standartları böyle güdük kaldığı sürece, bu gerçekler maalesef değişmeyecektir. Eğitimin ve medeniyetin olmadığı bir trafikte de, daha çok deliririz ve ne yazık ki, daha çok canlar kaybederiz biz. 2013 / ARALIK