EDİTÖR
MERT YILMAZ
SUV ÇILGINLIĞI
S
UV’lar ilk türemeye
başladığında, bu
durumdan hiç hoşlan-
mamıştım. Bana göre
bir araç göründüğü
gibi olmalıydı. Yani büyük,
yüksek ve dört tekerlekten
çekişliyse arazi koşullarında
da bileği bükülmemeliydi.
Aslında hâlâ öyle düşünüyo-
rum ama SUV’lara karşı
ilk baştaki kadar önyargılı
değilim. Tek kızdığım nokta
MPV’leri bitirmiş olmaları.
Renault Scenic’imle geçird-
iğim güzel günleri düşünüyo-
rum da bu tarz araçlara yazık
oldu. Aslına bakılırsa tüm
araç sınıfları için aynı şeyi
düşünüyorum. Bir otomobil
nasıl hissettiriyorsa öyle ol-
malı. Yani tasarımıyla sportif
görünen bir coupe’nin kapu-
tunun altında 110 HP’lik bir
dizel motor olmamalı.
İşler artık öyle karıştı ki,
görünenle gerçek çok farklı.
Tabii bu bizim gibi otomobil
yazarlarının işine geliyor.
Ne de olsa hata bulmayı çok
severiz.
SUV’lara geri dönersek,
öncelikle şunu söylemek
istiyorum. Bir üreticinin
aracına SUV demesi aslın-
da çok önemli değil. Belli
kriterler var. Örneğin bir
aracın SUV olabilmesi için
ürün gamında mutlaka dört
tekerlekten çekişli bir mod-
eli olması lazım. Mesela
Nissan X-Trail... Evet, önden
çekişli versiyonları da var
ama isteyen dört tekerlekten
çekişi de tercih edebiliyor.
Bu tarz araçlarda iki teker-
lekten çekişe karşı değilim.
04 |
Zaten hiç araziye çıkmıyor-
lar, neden boşuna ağırlık
taşısınlar? Ama SUV olarak
tanımlanmak için 4x4 bir
versiyon şart. Kısaca şu anda
SUV olarak reklamı yapılan
birçok araç bence SUV değil.
Bir diğer komiklik ise bu
otomobillere bir de eğim iniş
kontrolü gibi donanımlar
koyuyorlar, eğimi çıkamadık-
tan sonra iniş kontrolünün
ne faydası var?
İşin bir de şehir içi boyutu
var. İtalyan-Amerikalı SUV’u
olan bir arkadaşım, son gün-
lerde sürekli kaza yapmaya
başladı. Aslında tecrübesiz
bir sürücü değil ama şansı-
zlık da yakasını bırakmıyor.
Bir gün artık dayanamadım
ufak bir araç al da rahat et
dedim. Cevabı çok komikti;
“küçük araçlar egomu tat-
min etmiyor...” Evet, büyük
bir çoğunluk SUV’ları bu
yüzden seviyor. Şehir içinde
insanlara yüksekten bak-
mak, prestijli görünmek
gibi unsurlar alım kararını
etkiliyor. Daha çok yakıyor-
muş, yol tutuşları biraz daha
kötüymüş kimsenin umurun-
da değil. Tabii işin bir de artı
boyutu var. Geniş iç mekân,
fonksiyonellik, bagaj hacmi
gibi özellikler çok cezbedi-
ci. Kendi adıma, uzun boylu
"Son dönemde
SUV ve crossover’lar
birbirlerine çok
karıştı"
bir yapım olduğu için ben de
SUV’ların içinde iyi hissedi-
yorum. Yani artık ben de
modaya uymuş durumdayım.
Hâlâ bir SUV’a sahip değilim
ama olmaması için bir neden
de yok.
Gelelim crossover’lara...
Bilindiği gibi bu araçlar,
station ya da HB’lerden
türetilmişlerdir. Yüksek
yapıları, gövde eklentil-
eri gibi detaylarla SUV
görüntüsü sunarlar. Bun-
lardan bir arazi kabiliyeti
beklenmez. Son dönemde
SUV ve crossover’lar bir-
birlerine çok karıştı. Biz
bile bazen bir araca SUV mu
desek crossover mı desek
şaşırabiliyoruz. Mesela
Dacia Sandero Stepway bir
crossover’dır, Citroen C4
Cactus de öyle. Bu arada arazi
kabiliyetinden bahsetmiştim
ama geçmişte öyle cross-
over’lar vardı ki, arazide de
başarılıydı. İlk aklıma gelen
Volvo XC70 oluyor.
Kısaca benim tercihim, ister
SUV olsun isterse de cross-
over, mutlaka dört tekerlek-
ten çekişli olmalı. Dedim ya
beni görüntü ilgilendirmi-
yor. İşleve daha fazla önem
veriyorum. Dört tekerlekten
çekişe ne gerek var demeyin.
Araziye çıkmıyor olsanız bile
bunun kış şartları da var.
Evet, benim de yaşadığım
İstanbul’a kar pek uğramıyor
ama Türkiye’nin tamamı
böyle değil. Dört tekerlekten
çekişli, kış lastikli bir SUV
ya da crossover’la kendinizi
fazladan güvende hissedecek-
siniz...