AUTOMAGG OCAK 2018 | Page 4

EDİTÖR MERT YILMAZ SUV ÇILGINLIĞI S UV’lar ilk türemeye başladığında, bu durumdan hiç hoşlan- mamıştım. Bana göre bir araç göründüğü gibi olmalıydı. Yani büyük, yüksek ve dört tekerlekten çekişliyse arazi koşullarında da bileği bükülmemeliydi. Aslında hâlâ öyle düşünüyo- rum ama SUV’lara karşı ilk baştaki kadar önyargılı değilim. Tek kızdığım nokta MPV’leri bitirmiş olmaları. Renault Scenic’imle geçird- iğim güzel günleri düşünüyo- rum da bu tarz araçlara yazık oldu. Aslına bakılırsa tüm araç sınıfları için aynı şeyi düşünüyorum. Bir otomobil nasıl hissettiriyorsa öyle ol- malı. Yani tasarımıyla sportif görünen bir coupe’nin kapu- tunun altında 110 HP’lik bir dizel motor olmamalı. İşler artık öyle karıştı ki, görünenle gerçek çok farklı. Tabii bu bizim gibi otomobil yazarlarının işine geliyor. Ne de olsa hata bulmayı çok severiz. SUV’lara geri dönersek, öncelikle şunu söylemek istiyorum. Bir üreticinin aracına SUV demesi aslın- da çok önemli değil. Belli kriterler var. Örneğin bir aracın SUV olabilmesi için ürün gamında mutlaka dört tekerlekten çekişli bir mod- eli olması lazım. Mesela Nissan X-Trail... Evet, önden çekişli versiyonları da var ama isteyen dört tekerlekten çekişi de tercih edebiliyor. Bu tarz araçlarda iki teker- lekten çekişe karşı değilim. 04 | Zaten hiç araziye çıkmıyor- lar, neden boşuna ağırlık taşısınlar? Ama SUV olarak tanımlanmak için 4x4 bir versiyon şart. Kısaca şu anda SUV olarak reklamı yapılan birçok araç bence SUV değil. Bir diğer komiklik ise bu otomobillere bir de eğim iniş kontrolü gibi donanımlar koyuyorlar, eğimi çıkamadık- tan sonra iniş kontrolünün ne faydası var? İşin bir de şehir içi boyutu var. İtalyan-Amerikalı SUV’u olan bir arkadaşım, son gün- lerde sürekli kaza yapmaya başladı. Aslında tecrübesiz bir sürücü değil ama şansı- zlık da yakasını bırakmıyor. Bir gün artık dayanamadım ufak bir araç al da rahat et dedim. Cevabı çok komikti; “küçük araçlar egomu tat- min etmiyor...” Evet, büyük bir çoğunluk SUV’ları bu yüzden seviyor. Şehir içinde insanlara yüksekten bak- mak, prestijli görünmek gibi unsurlar alım kararını etkiliyor. Daha çok yakıyor- muş, yol tutuşları biraz daha kötüymüş kimsenin umurun- da değil. Tabii işin bir de artı boyutu var. Geniş iç mekân, fonksiyonellik, bagaj hacmi gibi özellikler çok cezbedi- ci. Kendi adıma, uzun boylu "Son dönemde SUV ve crossover’lar birbirlerine çok karıştı" bir yapım olduğu için ben de SUV’ların içinde iyi hissedi- yorum. Yani artık ben de modaya uymuş durumdayım. Hâlâ bir SUV’a sahip değilim ama olmaması için bir neden de yok. Gelelim crossover’lara... Bilindiği gibi bu araçlar, station ya da HB’lerden türetilmişlerdir. Yüksek yapıları, gövde eklentil- eri gibi detaylarla SUV görüntüsü sunarlar. Bun- lardan bir arazi kabiliyeti beklenmez. Son dönemde SUV ve crossover’lar bir- birlerine çok karıştı. Biz bile bazen bir araca SUV mu desek crossover mı desek şaşırabiliyoruz. Mesela Dacia Sandero Stepway bir crossover’dır, Citroen C4 Cactus de öyle. Bu arada arazi kabiliyetinden bahsetmiştim ama geçmişte öyle cross- over’lar vardı ki, arazide de başarılıydı. İlk aklıma gelen Volvo XC70 oluyor. Kısaca benim tercihim, ister SUV olsun isterse de cross- over, mutlaka dört tekerlek- ten çekişli olmalı. Dedim ya beni görüntü ilgilendirmi- yor. İşleve daha fazla önem veriyorum. Dört tekerlekten çekişe ne gerek var demeyin. Araziye çıkmıyor olsanız bile bunun kış şartları da var. Evet, benim de yaşadığım İstanbul’a kar pek uğramıyor ama Türkiye’nin tamamı böyle değil. Dört tekerlekten çekişli, kış lastikli bir SUV ya da crossover’la kendinizi fazladan güvende hissedecek- siniz...