EDİTÖR
MERT YILMAZ
100 YILI AŞAN TARİH
T
ürkiye otomobil ve
ticari araç üreti-
minde yeni değil.
Markalar yabancı
olsa bile tamamen
bizim geliştirdiğimiz mod-
eller Avrupa hatta dünya yol-
larında dolaşıyor. Bu anlam-
da Ar-Ge ve ürün geliştirme
konusuna yabancı değiliz.
Yani sadece bir montaj san-
ayimiz olduğu kesinlikle
söylenemez. Diğer yandan
yerli otomobil tartışmaları
da sürüyor. Hatta üretecek
grup da belli oldu. Ben bu
projenin altından kalkacak
bilgi birikimine sahip old-
uğumuzu düşünüyorum ve
destekliyorum ama bir yan-
dan çok da mutlu değilim.
Bunları yazmamın nedeni,
geçen ayki Fransa gezimde,
bu işlere başlamak için ne
kadar geç kaldığımız ya da
kaldırıldığımız duygusunu
hissetmem. Kısaca elektrik
devrimini de kaçırmamak
için yerli otomobil projesi
çok önemli.
Şimdi yine Peugeot Müze-
si’ne dönelim çünkü yerli
otomobil projesini anlamak
için markaların tarihini de
iyi yorumlamak gerekli. Yani
içten yanmalı motorlu bir
araçla, tarihi 100 yılı aşan
Peugeot gibi markalarla boy
ölçüşemezsiniz. Ama elek-
trikli araç devrimine ye-
tişmemiz mümkün. Dedim ya
1900’lerden önce üretim yap-
maya başlamış bir markadan
bahsediyoruz. Müzedeki ilk
Peugeot modelleri, önünde at
olmayan at arabalarına ben-
ziyor. Yani o kadar eski bir
04 |
marka. Hatta dünyanın ilk
üreticilerinden. Dev Rolls-
Royce’ları andıran lüks mod-
elleri de var, minicik Bebe
adındaki modeli de. Müzeyi
görünce bir markanın kim-
liği nasıl oluşuyor çok iyi
anlıyorsunuz. Daha 1900’le-
rin başında küçük şehir içi
otomobillerine kafa yorma-
ya başlamışlar hatta yakıt
tüketimine de ciddi önem
vermişler. Fransızlar, bugün
baktığınızda da küçük otomo-
biller ve yakıt tüketiminde
çok başarılıdır. Demek ki bir
noktaya gelmek için çok uzun
süreli bilgi birikimine ihti-
yaç duyuluyor.
Otomobil hastası arkadaşlar
bana hep sorar, Fransız oto-
mobilleri rallilerde nasıl bu
kadar başarılı diye. Müze,
bu sorunun cevabını bile
veriyor. Peugeot’nun çok
eski modelleri bile Afrika
toprağından, Monaco asfal-
tı-buzuna kadar her yerde
yarışmış. Tabii sadece ral-
liden bahsetmiyorum, For-
mula 1’den Pikes Peak’e kadar
motorsporlarının her alanın-
da Peugeot imzasını görmek
mümkün.
Bu noktada, Fransızların
nasıl bu kadar iyi hot
hatch’ler yarattığına da
şaşmamak gerekli. Yarışlar-
dan elde edilen bilgi biri-
kimi, yol otomobillerine
de yansıyor. Sonuçta yol
tutuşun sırrını yıllar önce
çözmüşler. Bütün bunları el-
bette biliyordum ama müzeyi
dolaşınca bir kez daha kaf-
anıza yerleşiyor ki, tarihi
olan markalar günümüzde
de farklı işlere imza atıyor.
Nasıl Mercedes müzesini
gezdiğinizde lüks ve konfo-
run gelişimine tanıklık edi-
yorsanız, Ferrari müzesinde
safkan performans nasıl
yaratılır dersi alıyorsunuz.
Tabii sadece tarih yeterli
değil, uzun zamandır üretim
yapan ama belli bir konuda
uzmanlaşamamış birçok mar-
ka da var.
Hep merak ederdim, bu
gezide onun da cevabını
aldım. Sonuçta tasarımcı ve
mühendisler belirli periyot-
larla değişiyor. Yöneticiler
de tabii ki. Hatta patronlar
gidiyor, milliyeti tamamen
farklı bir grup kontrolü ele
alıyor. Tüm bunlara rağmen
bazı markaların karakteri
hiç değişmiyor. Bunu nasıl
başarıyorlar çok merak
ederdim. Müze ziyaretinden
önce gezdiğimiz PSA arşivi
bana bu cevabı verdi. Sadece
Peugeot ve Citroen değil
grup bünyesindeki Talbot ve
Simca gibi bütün markaların
aklınıza gelecek her detayı
saklanmış. Ufak bir reklam
broşüründen sözleşmelere,
teknik çizimlerden video’lara
kadar ne ararsanız var ve
tüm bunlar dijitalleştirilmiş
ya da üstünde uğraşılıyor.
Son olarak şunu da belirt-
mek gerekir ki, eski bir
Peugeot modeliniz varsa
artık parça bulmanız sorun
olmayacak çünkü Peugeot
Classic parça tedarik etm-
eye başlıyor. Hatta sıfırdan
üretilmiş parçalar bile ola-
cakmış. Ne dersiniz, bir Peu-
geot 504 toplasak mı?