A-2343-Perspective30-IC-email | Page 19

Peki gece neden hep korkutucu gösterilmeye çalışılır? Neden gündüz canavarları yoktur masallarımızda? “Yaşamın anlamı gece duyumsanır ve sorgulanır. Yaşam gecenin konusudur.” em iyilik idir? oldurı bikalaaşlasoe erman e, sir, şiduğu “Ne gariptir ki, geç yatanlar hep suçlanır. Gece insanlarına hep kuşkuyla bakılır. Sanki o saatlerde ayakta olan biri iyilik peşinde olamazmış gibi…” özgürlükler, adeta zincirlerimizi kırar. Eğlenir, sarhoş oluruz. Tanınmayız geceleri, bir karartı parçası haline geliriz. Soğuk her yerimizi titretirken, rüzgarın sesi, yalnızlığımızda çınlar. Sürüden ayrılıp, aynadaki yansımamızı, arzularımızı fark ederiz. Bir birey olduğumuzu görmek bizleri hem korkutur hem de heyecanlandırır. Peki gece neden hep korkutucu gösterilmeye çalışılır? Neden gündüz canavarları yoktur masallarımızda? Aslında amaç insanların yalnızca kendileriyle geçirebildikleri birkaç saati engellemek, bireyin ve bireyselciliğin önüne taş koymaktır. Aksi takdirde bireyi tamamen reddeden, kitleyi bireye tercih eden totaliter rejimi ayakta tutmak zor olacaktır. Belki de yatılı okullarda, manastırlarda yatma saatleri bu sebeple belirlidir. Çünkü amacın tek tipleştirme olduğu ve bireysel özelliklerin yadsındığı kurumlar, yalnızlığı bir tehdit olarak algılar. En iyisi uykudur onlar için. Saatlerce uyumak ve kalkınca işine devam etmek... Bu nedenle kararlaştırılan saatten sonra ışıklar kapatılır ve birey uykuya zorlanır. “Savaşlar hep şafak sökerken başlar. Gün boyu infazlar olur. Gündüz hayatta kalmaya, gece yaşamaya çalışırız.” Gündüz, onlarca can aldığımız tüfeğimizin, bir cinayet aleti olduğunu ancak gece görebiliriz. Çünkü gündüz düşünmeye bile zamanımız yoktur. Gece, içinde bulunduğumuz sosyal sınıfın sınırlarını aşabilme özgürlüğümüzdür. Kimse bize gündüz yaptıkları gibi “ideal” arkadaşlıkları dayatamaz. Farklı arkadaşlıklar ve birliktelikler gece sürdürülebilir. Böylece gece, toplumun heterojen yapısını pekiştirir. Kısaca yaşamak istediğimiz yaşam geceden ibarettir. Zorunlulukların kalktığı, sessizliğin ve benliğin ortaya çıkabildiği bu kısıtlı saatleri olabildiğince uyanık geçirmek, kendimize vakit ayırmak, ne kadar bedensel olarak yorgun olursak olalım, zihnimizi yormadığımız bir günü günden saymamak, insana yakışır bir yaşam anlayışıdır. Unutulmamalıdır ki, mekanik hareketlere yönlendirilen, düşünmemeye, sadece uygulamaya alışmış insan, bir makineden farksızdır. Charlie Chaplin’in başrolünde oynadığı “ Modern Times” adlı filmdeki gibi, zihni çivi sıkmaktan öteye geçmeyen, patronunun düğmelerini bile sıkılacak çiviler gibi algılayan trajikomik canlılar olmadan insanlığımızı, sıradanlığın pençelerinden kurtaralım ve bari gecemizin demir ökçeler altında ezilmesine karşı duralım. Gecemize sahip çıkalım. Bu geceden başlayabiliriz bence! ◼ Gece ruhumuzu doyururken aynı zamanda karnımızı da doyurur. Yemeğimizi, acelemiz olmadan istediğimiz gibi pişirebiliriz mesela. Gündüzleri, birkaç dakikalık molalarda, yediklerimiz paketlenmiş veya fast food ürünlerden oluşmak zorundadır. Ancak geceleri bu vakitte daha özgürüzdür ve seçim yapma özgürlüğümüz daha çoktur. lım… 18 3 fenêtre • Kış • 2015 • Sayı 6