Sahaf
Merve Köse
[email protected]
Tablonun dışına çıkan bir aşk
ve kürk mantosu
“Bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrümün birçok senelerinden daha dolu olduğunu fark
edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünürüm.” sözüyle bizi hayatımızı sorgulamaya
yönelten Sabahattin Ali’nin kitaplarının içinde iki saatinizi geçirdiğiniz oldu mu daha önce?
S
abahattin Ali’nin 2013 yılının
ilk ayından itibaren “çok satanlar” rafında kendini belli eden ve sırasını kimselere kaptırmayan Kürk Mantolu Madonna romanını elinize aldığınızda ona verebileceğiniz iki saatten çok daha fazlasına sahip olduğunuzu fark ediyorsunuz.
13
“Dünya’nın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten
hayrete düşürecek ne
müthiş ve karışık bir
ruha maliktir! Niçin
bunu anlamaktan bu
kadar kaçıyor ve insan
dedikleri mahlûku anlaşılması ve hakkında
hüküm verilmesi en
kolay şeylerden biri
zannediyoruz?” Sabahattin Ali’nin insan kişiliğinin karmaşıklığına
karşı olan bu inancı bu
kitabı yazmasında en
büyük etken olmuştur.
İlk sayfasından son
cümlesine kadar sizi
Türk Edebiyatı’na doyuran bu romanında
kendi kişiliğinizden de
birçok satıra şahit olacaksınız.1928 yılında
Almanya’ya devlet kanalıyla gönderildikten
sonra orada tanıştığı ve
âşık olduğu Frolayn
Puder adlı bir bayanla
yaşadığı yoğun duygufenêtre • Yaz • 2014 • Sayı 5
Bir ruh, ancak bir
benzerini bulduğu zaman
ve bize, bizim aklımıza,
hesaplarımıza danışmaya
lüzum bile görmeden,
meydana çıkıyordu. Biz o
zaman sahiden yaşamaya,
ruhumuzla yaşamaya
başlıyorduk.
lar da eserin yazılmasında bir diğer
etken olarak karşımıza çıkar.
“İlk defa gördüğümüz bir peynir evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip
gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz.” İlk sayfalardaki bu cümleyle
romanın sizi bugüne kadarki tercihleriniz hakkında nasıl bir sorguya
soktuğunu hissedeceksiniz çünkü okudukça
anlayacaksınız ki Kürk
Mantolu Madonna, iki
insanın yapmış olduğu
tercihlerin sayfalara dökülmüş en açık hali…
Kitapta her şey Rasim’in
işsiz kalmasıyla başlar
çünkü şans eseri girdiği
yeni işinde hayatında
en büyük etkiyi bırakacak insanla karşılaşacaktır.
Rasim’in bundan sonra
aynı odayı paylaşacağı
mütercim bir memur
olan Raif Efendi’nin hâl
ve tavırlarında hiç de lisan bilen bir insan görünüşü yoktur. Ama
her şeyden ziyade onun
belirgin özelliği insanlığına yabancılaşan bir
makineye ve bir robot
insana dönüşmüş olmasıdır. Raif Efendi sevinme, üzülme, heyecanlanma, kızma, ken-
dini savunma, yükselme gibi insanî
vasıflarını yitirmiştir. Bu da onun
hem iş yerinde hem de ailesinde gereksiz bir insan muamelesi görmesine sebep olur. Rasim ile aralarında
haftalar geçse dahi bir yakınlık oluşmaz, ta ki patronlarına olan öfkeleri
onları birleştirinceye kadar. Yeni yakınlaşmaya başlayan bu iki iş arkadaşının samimiyeti bir şubat günü
Raif Efendi’nin ağır hastalanmasıyla
kesintiye uğrar. Rasim arkadaşının
eşyalarını toplar ve evine götürür. Ailesi ve Raif’in ilişkisini inceleyebilmek için bir fırsat olan bu ufak ziyaret sırasında Rasim arkadaşı hakkında birçok düşünceye sahip olur. Evin maddi olarak bütün yükünü
çekmesine rağmen, evde varlığı ve
yokluğu belli değildir. Rasim’e göre,
bu hâle düşmesine bilinçli olarak
onlardan kendini izole etmesi, onlarla iletişim kurmaması ve herhangi bir olumsuz duruma karşı tepki
vermemesi neden olur. Raif’in hasta
yatağında ondan bir ufak isteği vardır. Bir defter verip onu sobada yakmasını ister fakat Rasim arkadaşını
ikna eder, oteline gider ve defteri okumaya başlar…
Bir insanın diğer bir insanı,
hemen hemen hiçbir şey
yapmadan, bu kadar mesut
etmesi nasıl mümkün
oluyordu?
sabunculuk tekniğini öğrenmesi için Almanya’ya gönderir. Burada,
sabunculukta ileri bir tekniğe sahip
olan fabrikaya gitmek yerine, müzelere ve resim galerilerine giderek
vaktini geçirmeye çalışır.
Günlerini kendisinin içinde olduğuna inanmayan ticaret zihninin tersine galerilerde ve müzelerde geçiren
Raif Efendi bir gün bir resim galerisinde gördüğü Kürk Mantolu Madonna tablosundan etkilenir. Günlerce sadece bu tablo için galeriye
gider ve saatlerce başından ayrılmaz. Raif Efendi’nin de dediği gibi,
bir insanın diğer bir insanı, hemen
hemen hiçbir şey yapmadan, bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu? Raif bu tablonun Maria
Puder’e ait olduğunu öğrenir ve onu
bulabilmek için elinden geleni yapar.
Maria Puder Atlantik adı verilen bir
yerde keman şarkıcılığı yapmaktadır. Raif Efendi kendisini takip edip
dinlemeye geldiğinde onun masasına gelir ve onunla tanışır. İnsanı
gözlemleme hususunda Raif Efendi
kadar başarılı olan Maria Puder, onun diğer erkeklere benzemediğini
düşünerek arkadaş olmalarını teklif
eder. Raif