oluştuğunu görüyoruz. Bu topluluk,
Ortaçağ’ın
sonlarında “mafie” denilen küçük silahlı
gruplarla oluşmaya
başlıyor. Bu gruplar, önceleri adadaki
otorite boşluğu nedeniyle mülklerinde
oturmayan toprak
sahiplerinin
topraklarını korumak
amacıyla tuttukları
adamlardan oluşuyor. 18. ve 19. yüzyıllarda ise bu grupların baskın üyeleri,
toprak sahiplerine
başkaldırarak topraklarındaki ürünlerini koruma karşılığında haraç kesmeye
başlıyorlar ve mafyadaki haraç uygulaması bu şekilde kendini gösteriyor.
Giderek, idarecilerin keyfi davranışlarından yılan halk da mafyaya sığınmaya
başlıyor ve mafya, böylece idare ve halk
arasında bir arabuluculuk görevi üstleniyor. Politikacılarla iletişime geçerek,
yerli halkı belli adaylara oy vermeye
yöneltiyor ve sonunda, kendi adaylarını
da meclise sokuyor. Suç ve politika
arasındaki bu yakınlık siyasette rüşvet, yolsuzluk gibi illegal faaliyetlerin
artmasına yol açıyor. Bununla birlikte mafya aileleri 1900’lü yıllarda
bir konfederasyon altında birleşerek
kendi yörelerinde ekonomik faaliyetlerin hemen hepsini denetim altına
alıyor ve büyük toprakların idaresini
hızla ele geçiriyorlar. Bu birlik aynı
zamanda kendi kurallarını da koyuyor ve bu organizasyon altında örgütlenenlerin 5 temel kuralara uymaları
bekleniyor: İlk olarak, suskunluk
yasası (omerta) mafyanın temel prensiplerini ortaya koyuyor. Bu yasanın
prensiplerini, hiçbir mafya üyesini ele
vermemek, hiçbir sırrı açığa vurmamak
ve adalet için asla resmi makamlara yardımcı olmamak kurallarının oluşturdu-
cü, adalet için resmi
makamlara sığınmamak beşinci kuralı
oluşturuyor.
Bu dönemdeki mafya
‘Beş Nokta Çetesi’ (Five
Points Gangs) olarak
anılıyor. Hatta Martin
Scorsese’nin 2002 yapımı
‘Gangs of New York’ filmi
bu dönemi anlatıyor.
ğunu söyleyebiliriz. İkinci olarak, ne
koşulda olursa olsun mafyada hiyerarşik
olarak üstünde yer alan kişinin emirlerine uymak gerekiyor. Herhangi bir aile
üyesine gerektiğinde her türlü yardımı
sağlamak üçüncü,