A-2343-Perspective30-IC-email | Page 15

mevzuatının ihtiyaçlara cevap vermemesi, tabi olunan mevzuatın eskimiş olması. Mevzuat eksikliği bakımından hep şunu söylerim: Jhering’in ünlü bir sözü vardır: “Ben bir ülkede kanunların iyi olup olmadığına bakmam, iyi uygulanıp uygulanmadığına bakarım”. Almanlardan imar mevzuatını alıyorsunuz, ama hiçbir şekilde uygulamıyorsunuz. İmar mevzuatında kaçak yapılar yıkılır diyor, şu an metropollerimizde yüzde 60’ı aşan oranda yıkılması gereken yapılarla iç içe yaşıyoruz. Mevzuatların, bir müeyyide toplumu olunmamasından dolayı uygulanmadığını görüyoruz. P: Peki yine de mevzuatımızın Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği standartları ile uyumlu olduğunu söyleyebilir miyiz? ESÖ: Ben AB ile uyumuna hiç bakmam. Her ülkenin kendine özgü, akıl süzgecinden geçmiş kolektif şuurunu yansıtan yasaları olmalı. AB ile uyumlu yasanın yapılmış olması, ülke ölçeğinde çözüm bulunacağı anlamına da gelmiyor. Türk milleti için mevcut uyuşmazlıklara dair kurallar ve müeyyideler getiren farklı hükümlerin oluşturulması gerektiğine inanıyorum. P: Söz konusu mevzuatlarda idare ve birey arasındaki menfaat dengesinin ne ölçüde korunabildiğini düşünüyorsunuz? ESÖ: Tüm sempozyumlarda söylüyorum, Mithat Sancar adlı arkadaşımın, “yargıda algılama zihniyetleri” diye bir anketi var. Bu ankete cevap veren hâkim ve savcıların yüzde 60 küsurunda, “ben vatandaşla devlet arasındaki uyuşmazlıklarda Devlet aleyhine karar vermem” diyen bir zihniyet görüyorum. İdare mahkemeleri ve Danıştay niçin vardır? Hukuk devleti ve ilkesiyle bağdaşmayan uygulamalarda tazminata hükmetsin diye. İşte bu da yasalarınız ne kadar mükemmel olursa olsun, bunu uygulayacak zihniyette yetişmiş hukukçunuz yoksa, bu anket sonuçlarıyla yüzleşebileceğinizi gösteriyor. P: Zaman zaman çıkan imar afları şehrin siluetinin bozulmasına sebep veriyor mu? ESÖ: Ben imar aflarına şiddetle karşı olan birisiyim. Ama şehrin siluetinin bozulmasının tek sebebi bu değil. Şehrin siluetini bozan yapılar genelde gecekondular oluyor. Bu konuda gecekondulara af getirilmiş olması, hele hele bu Jhering’in ünlü bir sözü vardır: “Ben bir ülkede kanunların iyi olup olmadığına bakmam, iyi uygulanıp uygulanmadığına bakarım”. insanlara tapu verilmiş olması ile Roma Hukuku’ndan beri geçerli “Hiç kimse hukuka aykırı davranışıyla hak edinemez.” ilkesinin bizim ülkemizde işlemediğini görüyoruz. Ayrıca inşaat izni verebilecek bütün mercilerin farklı uygulamalar yaparak hukuk devleti ilkesini ihlal ettiklerini görüyoruz. P: İnşaatla ilgili kentsel dönüşümün çok gündemde olduğunu görüyoruz… ESÖ: Bu konuda uzmanlık iddiasında olan birisiyim. Maalesef bu konuda da çok sancılıyım, çünkü 6306 sayılı yasa, özünde doğru bir yasa. 99 depremini takiben çıkartılması gereken yasanın niteliklerine sahip bir yasa olduğunu düşünüyorum. Ama teknik hatalarla dolu. Buna rağmen hatalarının yönetmelikle düzeltilmesi gerekirken, 4. yönetmelik çıktı ve bu hatalar hala daha giderilemedi. Bu konuya ben de talip oldum ve Bakanlıkta toplantılar yaptım, kafamda 300 maddelik bir yönetmelik var. Çünkü bu konuda kapsamlı bir yönetmelik gerekiyor. Kentsel dönüşümde olumsuzluk yaratan engellerden biri de herkesin imar fazlalığı beklentisi içinde olması, yani, kendi dairesinden bile fazlasına kavuşma isteği. İnsanlar, oportünist bir yaklaşım içerisindeler. İnsanlar, “şu depremi güvenli bir binada karşılamamız gerekir ve tedbir almalıyız” demiyorlar. Maalesef kimsenin deprem umurunda değil. “Bana bir şey olmaz” yaklaşımı mevcut. İnsanlar, “bu depremi güvenli bir binada geçireyim” derdinde değiller, “daha fazla ne alabilirim”in derdindeler. Ama bu konuda bilinçli olan insanlar, menfaat gütmeden, şu anda inanılmaz derecede sağlam ve güvenli binalarına geçiyorlar. P: İmar hukukunun yürürlükteki düzenlemeleri, çevre hukuku ile ne ölçüde çatışmakta? Çevre hukuku ikinci planda kalabiliyor mu? ESÖ: Şunu diyebilirim ki şu anda gökdelen bakımından Tekstilkent, en başarılı örneklerden biridir. Halkalı civarında yapılmıştır, çevresindeki yol bağlantıları gelişmiştir ve insanlar hiçbir sıkışıklık, otopark sorunu yaşamamaktadırlar.Ama bunun karşısında imar rantına yenik düşecek imar izinleri verecek olursanız, bu çevreye yapılmış en büyük ihanettir. Etiler civarı, Emlakbank uygulamalarından bu yana villaların olduğu bir yapılanmadır. Buralarda yenilik yaparken kat yüksekliği artırılabilir ama altyapı ve yol kapasitesi dikkate alınmalıdır. Çevreyi gözeten bir mevzuat da maalesef bulunmamaktadır. P: Hocam verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz. ESÖ: Ne demek, ben teşekkür ederim. P 15