A-2343-Perspective30-IC-email 2015 | Page 58

58 “Yeryüzünde hiçbir insan, hiçbir insana benim sana yaptığım kötülüğü yapmamıştır. Bütün bunlara rağmen gel. Sana “gel” diyecek kadar yüzsüz ve alçaksam ne halt edeyim, öyleyim işte. Fakat gel…” di anlıyor ki mavi gözlü dev, Dev gibi sevgilere mezar bile olamaz bahçesinde ebruli hanımeli açan ev.” Ve elbette ki birçok insan için Nazım’ın en çok sevdiği kadın olan, “kalbinin kızıl saçlı bacısı” Piraye Hanım. (Yazarınız olarak bu konuyla ilgili görüşümü sonra açıklayacağım.) Başlamadan önce şunu diyebilirim ki bu aşktan en mutlu çıkan bizler olabiliriz; 20 yıl, sayısız mektup, sonsuz mahpusluk ve sınırsız şiir… Piraye, Nazım Hikmet’in kız kardeşinin arkadaşıdır. 2 çocuklu dul bir kadındır. 1930’da başlayan aşkın ilk meyvesi “Mor Menekşe, Aç Dostlar ve Altın Gözlü Çocuk” olur. Şiir romantik şairimizin sevgilisine almak istediği mor menekşenin parasını dostlarının yediğini anlatır, “ne halt edek, dostların karnı açtı kıydık menekşe parasına!” diye bitirir üstat. 1935’te gizlice evlenirler lakin bu mutluluk pek uzun ömürlü olmaz ve Nazım’ın bitmek bilmeyen mahpushane günleri başlar. Mavi gözlü dev belki de nefes alan her canlı için aşkı tanımlar Piraye’de. “Saat dört yoksun, Saat beş yok, Altı, yedi ertesi gün ve belki kim bilir...” der Nazım, “Bir tanem! Son mektubunda: “Başım sızlıyor yüreğim sersem!” diyorsun. “Seni asarlarsa, seni kaybedersem” diyorsun; “yaşayamam!” Yaşarsın karıcığım, kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda; yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı, en fazla bir yıl sürer, yirminci asırlarda ölüm acısı.” diye de devam eder. Durmaksızın yazar Nazım, dört duvarın içinde nefes alır gibi yazar, mahkûm olanın yalnızca bedeni olduğunu hatırlatırcasına yazar. 1945lerde her gün bir şiir yazamaya başlar ve der ki: “Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken…” Ama acı bir sonu olacaktır bu aşkın, dünyaya âşık olmak için gelmiş şairimizin kelebek k [